7 Nisan 2011 Perşembe

(*)

Anlatmazsam içimdeki bu kanama boğacak beni zannederdim... Acı da büyük yaşanır aşkın kendisi gibi. Kimine değmez, geçer gider belki ama...

Benim bildiğim büyüktür...

Ben acımdan utanırdım... Kazı yapılsa kalbimde, bir eski Roma çıkar altından. Ne depremler, ne kırılmalar, ne yeniden kurulan şehirler görmüştür. Günleri doldurduğum ağzı kırık testiler, kolumu süslemiş sevinç bilezikleri, sevgilimin küskünlüğünü içtiğim çatlamış mavi bardaklar, sabırla adımladığım taşlardaki ayak izlerim... Adını hoyratça kazıyanlar da olmuştur şehrimin en kuytu köşelerine. Tarihler atılmıştır, kolu, bacağı koparılmıştır yontularımın...

Bir kazılsa kalbim, kim bilir neler neler çıkar...

Seneler önce... Büyük çöl yalnızlığı gibi gelirdi aşkla başlayan ayrılık... Gündüz kavrulacağım, öleceğim zanettiğim o ıssızlık geceleyin uçsuz bucaksız yıldızlarla bezeli bir tatlı bir ağrıya dönerdi... Çünkü çölün gözalıcı yıldızları gibi ışıklıdır ayrılığın kimi geceleri.
Sen bir başına zannederken kendini mesela Turgut Uyar gelir oturur karşındaki koltuğa. Bir uzun sigara yakar. Bıyıklarına tütünün sarısını bırakır üflediği duman...

“Seni aldım bu sunturlu yere getirdim / Sayısız penceren vardı bir bir kapattım / Bana dönesin diye bir bir kapattım / Şimdi bir otobüs gelir biner gideriz / Dönmeyeceğimiz bir yer seç, başka türlüsü güç / Bir ellerin bir ellerim yeter, belleyelim yetsin / Seni aldım bana ayırdım, durma kendini hatırlat / Durma göğe bakalım.”
O eski kitabın yıpranmış sayfalarından ve Turgut Uyar’ın sigara dumanından çeker alırsın o kelimeleri ve tek tek dizersin geceye.

Yalnızlığın yıldızları onlardır işte...

Derken Cemal Süreya çıkagelir, elinde ince uzun bir bardakla oturur karşımıza...

“Yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık / Bir ovanın düz oluşu gibi bir şey... / Hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka / Keşke yalnız bunun için sevseydim seni...”
İşte o vakit, gökyüzündeki takım yıldızlar tamamlanmaya başlar...

Aşkın sevincine denk düşmese de ayrılığın hazzı nihayetinde Attilâ İlhan da haklıdır: “Ayrılık da sevdaya dahil...” der parmaklarıyla beresine dokunarak...


(*)iclal AYDIN