Alışmadık zamanlarda çıkıyor karşına hayat..Sen sürüklüyorsun ve hatta sürükleniyorsun başkalarının emanetleriyle birlikte .Sen hayatın içinde kaybolmuş bir bedensin de ruhun gökyüzünde bir yerlerde senin ordan oraya çarpışını izliyor.Neresinde duracağını bilmediğin bir kör ebe oyunun da ebe olmayı daha en başından gönüllü olarak seçmişsin .Oyuncu olma sırası sana geldiğinde kendiliğinden tuzla buz olmuş bir hikayenin kahramanına dönüşüyorsun oyunun beklenmeyen bir yerinde.
Yaşamıyorsun sen ...Yaşıyomuş gibi yapıyorsun sadece.Gökyüzünün kutsanmış maviliğine aldırış etmeden .Başkalarının sana biçtiği rollerin üzerine oturmayan bir elbise gibi duruşunu buluyorsun ansızın karşında.Bu bol pespaye görüntüne aldırış etmeden kendi hikayenin kahramanı olmak yerine başka gönüllerin eskilerini topluyorsun heybende.Hep kıyıda köşede kalmış kırıntılarla avunup kendi varlığını başka ömürlere paspas ediyorsun.Yanacağını bile bile sokuyorsun elini ateşe .O kızıl yalnızlıkta yanarken kendi derin kuyularında belki söner diye yangın daha çok ağlıyorsun sana yakılan ateşin farkındalığıyla.Oysa bir dönüp baksan etrafına .Hayat sana rağmen ,bana rağmen ve olup biten herşeye rağmen durmaksızın akıyor...
Ağlıyorsun heybene koyduğun her bir eskiye ve hatta hayatında bir kez gördüğün insanların emanetlerine bile .Onca aşka ,zamana bir film karesinde gördüğün adama ,kadına herşeye ağlıyorsun belki de ama en çok kendi yaralarına kanıyorsun nedenini niyesini bilmediğin bu kalabalıkta .Heybende kendine yer bırakmıyorsun. Asıl kendi hikayende gülünecek onca anı piç edip.İnatla ağlıyorsun hep başka hikayelerin kahramanlarına...
9 yorum:
neden üstüme alındım ki durduk yere...
işimize böylemi geliyor acaba...
http://evrenin.blogspot.com/2009/02/emanetci.html
bir alıntı...
Gülüşünü adamın avuçlarına bıraktı. Sen de kalsın gelirim gene almaya dedi. Adam biliyorum dedi...
Bir kutu getirdi üzerinde sanduka yazan, kapağını kaldırdı, kadına doğru uzattı avuçlarındakini…
“4 yıl önce de gözyaşlarını bırakmıştın almayacak mısın geri?”
Gözyaşlarımızla akıtamassak bu nefreti bu hiçliği bu haykırışları ne yapacağız..Ağlamak güzeldir süzülünce yaşlar gözünden..ağlayalımki arınalım.. ha kendimize ha başkasına.ha bir film yada şarkıya..ama mtlaka ağlayalım..
Sen heybendeki kırıntılarla yaşamaya çalışıyorsun.
Yaşadığın anın bir hiç oldugunu bile bile...
Güneşin kızıldaki kolyesini geçirmek yerine yüreğine,yüreğindekileri bir kenara atmıyorsun...
Atıp kurtulmak istemiyorsun o kadar alışmışsın ki,kendini başka hayatlardaki düşlere...
Kırık yüreğinle yollarda,kendini arıyorsun...
Evren : Bence sen de iyi bir emanetçisin .. Ama işte emanetçi olmak yorar insanı .
Dolunay : İşimize öyle gelmiyor aslında biz sadece biçilen rollere giriyoruz hepsi bu :):)
siyah kelebek : Akıtacağız elbet ağlamak her zaman güzeldir ...Helede benim gibi birisi için ama işte hep başkaları için ağlamak yorar insanın kalbini ruhunu değilmi ama...
ELİF..den : Kırık yüreğinle kendini yollarda arıyorsun ...
Bu çok güzel mbir sözz aslında anlatmak istediğimin net bir özeti..
Yorum Gönder