11 Haziran 2017 Pazar

Geçti Mi Geçen Günler.

Sabah gözlerimi açtığımda 'Refik Durbaşın ' Geçti mi geçen günler kitabıyla göz göze geldim.Kitabı hediye edişin dün gibi aklımda.İnsan unutması gereken ne varsa unutamadığından .Bir pazar sabahı güne kendine yapabileceği en büyük ihanetle başlar..Sahi geçti mi ? gerçekten..Aramızda onca mesafe,yıllar ,yollar ,söylenmemiş sözler,edilmemiş kavgalar ,gidilmemiş tatiller,yapılmamış planlar duruyor . Geçenlerde okudum yazar diyordu ki'kavga belirli bir samimiyet gerektirir biz seninle sevgilim bir birimize ağız dolusu küfür edip barışmak için çaba bile sarfetmedik. Hep kıyıdan köşen bahanelerle , hep olmazı oldurmaya çalışmakla ,hep bir yerlerde çok daha önemli işlerimizin oluşuyla geçip gittik bir birimizden. Her şeye rağmen bu seni zaman zaman düşünmediğim anlamına gelmiyor.Boğazıma bir taş oturuyor sonra kalbim güm güm.Sanıyorum ki yerinden çıkacak.Ansızın gözlerim doluyor ,doluyor ama taşmıyor ağlamamak için bir bardak çay içiyorum.Sonra sana ağız dolusu küfür etmediğime çok pişman oluyorum.Ve bir Pazar sabahı karşımda duran kitaba bakıp içimden 'Ömrümün er vaktinde sevdalı geç vaktinde gençliğimin;Unutma  sevseydim seni severdim sevgilim.' şiirini okuyup.Kaldığım yerden hayata devam ediyorum.

23 Eylül 2016 Cuma

HOŞÇAKAL.


 
 
Acıyı sağaltmanın bir yolu yok .' Çok acı ve dayanılmaz bir şey insanın dünyadaki macerası.'' Bu sözleri Sezen Aksu geçen gün izlediğim bir röportajında sarf etti. ve ardına ekledi. ' Bu Dünya da düğün ve cenaze  aynı anda acı insanı zaman içerisinde ya acılaştırır ya tatlılaştırır ben ikincisini seçtim. 'Başından onlarca şey geçmiş ve sevdiği herkesin ölümüne şahitlik etmiş sonrasında yaşadıklarını damıtarak binlerce sözcükle şarkıya , şiire dökmüş bir kadının sözleri bunlar. Uzunca bir süre etkisinden kutulamadım geçte olsa anladım acıyı sağaltmanın hiç bir yolu yok aslında tek çaresi zamana bırakmak. Zamana bırakarak acıyla başa çıkmanın yollarını arayarak geçiyor hayatlarımız. Ben vaktiyle acımın geçmesi için o kadar çok yol yürüdüm ki bir gün  bu kadar yürümenin artık beni dermansız bıraktığını anladığımda gözümü beyaz badanalı bir hastane odasında açtım. Gördüklerimden ,duyduklarımdan çok utandım .Verilen sözlerin edilen yeminlerin hiç bir anlamı yok. Zamanla ben sana kıyamadığımsın dediğiniz insanlara neleri reva gördüğünüzü bizzat yaşayarak şahitlik ettim. Olsun yine de kendimi yiyip bitirdiğim günlerin , ağlamaktan gözlerimin görmez noktasına geldiği anların, yolda yürürken tökezleyip sakarlık ettiğim zamanların , kusmaktan bıktığım vakitlerin, Ankara denildiğinde dolan gözlerimin , Neşet Ertaş ile Zeki Müren'i aynı andan dinleyip ah ulan dediğim masaların ve bunun gibi sayamadığım bir çok şeyin hatırası var ve ben şimdi bunlarla ne yapacağımı pek bilmiyorum. Bunları nereye saklasam da kimse görmese bilmiyorum. Acının da , sevmenin de , vazgeçmenin de, bana kanatlarımı nasıl bıraktırdığını da ve  hepsini yaşayıp bir daha kendimden başka kimseye güvenmemem gerektiğini kime anlatsam da anlasa.
 
Sonuç olarak olmuyorsa olmasın amenna , gitmek gerekiyorsa gidilsin amenna, yeni yollar yeni insanlar tanınmak isteniyorsa amenna, evlenilsin amenna ,Dünya böyle bir yer amenna . Ama söylemek istediğim şey çok başka bunları yaparken 'merhem olmayacaksanız insanların yaralarından uzak durun ' sizin için çok önemsiz görünenler o insanın bütün hayallerini yıka bilir ki zaten bir insana yapılabilecek en büyük kötülüktür hayal kırıklığına uğratmak. Yaşadığım hayal kırıklıkları sebebiyle bu benim başıma neden geldi diye düşündüğüm zamanlar saymakla bitmez. Yaşadığım duygular sayesinde öğrendim ki insan bu benim başıma neden geldi dememeli. Çünkü ; İnsanda her şey var. Bilin isterim 'O bunu yapmaz' dediğiniz herkes -bu- dediğiniz kötülüğü yapacak ve 'O öyle biri değil' dediğiniz herkes tam da öyle biri '..Dilerim bu benim başıma neden geldi dediğiniz zamanlarda ahını aldığınız insanlar aklınıza gelir ve acının insanı nasıl körleştirdiğiyle  , hayal kırıklığının neler hissettirdiğiyle ilgili büyük tecrübeler edinirsiniz. Dilerim çok mutlu olduğunuz anlarda bile aklınız hep ahını aldığınız insanları hatırlamakla geçer. Ve dilerim ki çok mutlu olursun..
 
 
Son söz yine  Birhan Keskinden gelsin  ''O günden sonra kuracak güzel bir cümlem olmadı hiç,dünya için. Rüyalarım tüller ve silahlardan bu yana sisli.Kıvrılıp giden dalgın bir yol, yolda eski bir taş,Limanda bağlı bir tekne, yosunlu bir halat gibi durdum.Uzağımda açık denizdi o yürüdü gitti.Ben kıyıda ıssız bir ev, ince boğazda gıcırdayan tahta iskele,iskelede bir lastik, az ilerde turuncu bir şamandıra,İçimde kuzeyden bir hatıra aksiyle durgun suya vurdum.Bir siyah beyaz kare içinde, hepsi hepsi bir hatıra işte Bıraktın, unuttum, unutuldum.Seni kırdığım yerden beni de kırdılar,Ben hiç bir cümleyle ağlayamam artık seni.'
 


 

3 Mart 2015 Salı

(*)



'' Bence hiçbir koşul, bir insanı “seni hep sevdim” deyip, gitmek zorunda bırakacak kadar, orospu çocuğu olmamalı…



Banka faizlerinden hiç bahsetmezdik.Aslında hep bir ev alma hayalim vardı.Yani pembe panjuru varsın olmasın, insanın hayatının yüzde doksanının dört duvar içinde geçirmekten şikayetlenmesi  ama ömrünün sonuna kadar sırf o dört duvara sahip olmak için çaba harcaması kadar saçma bir durum olmaz.Bu sencede çok tuhaf değil mi ?.Biz seninle zaten aylık düzenli ödeyebileceğimiz bir evin hayalini  hiç bir vakit kurmadık.Aslında bu pek romantik değil daha çok can sıkıcı parasız insanlardık neticede.Zaman geçince bir fotoğraf karesi gibi yaşanıyor hayat.Üstünden yıllar geçince işte bilirsin insanın gözünü uzaklara çevirip hüzünle bakacağı bir fotoğrafı olmalı.Bizim seninle yan yana çekilmiş tek kare fotoğrafımız bile yok.Bu kadar çok duygunun bir arada yaşanıp hiç biri gerçek değilmiş gibi  hissettirmesi delirmek için çok geçerli..Küçük bir çocuğa Allahın varlığını ispatlamaya kalkmak gibi.Yaşanıyor ama hiç bir iz yok. İnsanın duyguları ne zaman yoruluyor pek emin değilim.Belki saatlerce bir parkta oturduktan sonra ya da  mutfakta kahve pişirirken ,kim bilir belki yolda yürürken ağlayacak hiçbir şeyi kalmadığında,belki içini dışına çıkartacak kadar çok kustuktan sonra,ya da kitaplıktan rastgele seçtiğin kitabın ilk sayfasında 'öpücüklerimle ' yazısını okuyunca..Ne vakit oluyor pek emin olmasam da biliyorum öyle durup duruken  ''pat'' diye yoruluyor.Artık   şiddetli cümleler kurmadığını fark ediyor insan.Şiddetle sevmediğini,şiddetle özlemediğini,kalbinin artık kırılmadığını.İnsanı çileden çıkartacak bir kabullenişin delirme belirtisi kalıyor sadece gözlerinde.Bu çok ateşli bir hastalıktan çıktıktan sonra temiz çarşaflarda uyumaya benziyor..Hiç bitmeyecek bir hüzünle  ' zamanı keşke dursa  dediği ana geri dönüp o duygunun eskimemesi için keşke dursan Dünya demeyi bir daha hasta olmayı istiyor. Zaman durur mu  akıp gidiyor işte..Şimdi biz seninle neyiz sorusuna verilecek bir cevap bulamasak ta biliyorum/z  biz seninle bir birini çok seven ama duyguları yorulmuş iki insanız artık.

20 Ekim 2013 Pazar

GÖRDÜKLERİM







(*)Her gelen, beraberinde bir gün gidecek olduğu gerçeğini de getirir.Belkide bu yüzden artık kimse gelsin istemiyor.

Çünkü ;Kendi kırıklarımı gördüm. Sessisiz sedasız evin orta yerinde kalbimi avuçlarıma alıp bir gün bu olanların hepsi geçecek derken ve çaresizlikle ruhumun  gözümden yaş olup akmasına izin verirken gördüm Ve gördüklerimin beni bir tek gün olsun yanıltmadığını , benimse kendime sürekli yalan söylediğimi gördüm.Bir yere yetişecek miş gibi telaşla cadde cadde ,sokak sokak kendi içimde kaybolmayı denerken.Bir parkta tanımadığım birisinin gözlerinde 'bi sigara versene derken ki '' acımayı gördüm.Beyaz badanalı hastane odasında ciğerlerimin parçalandığını , karşımdakinin yüzüme korkuyla baktığını gördüm.Bu evin duvarları da şahittir olanlara.Beklemekten ha bugün ha yarın demekten ağlama duvarına dönüşmüş balkon duvarına sorabilirsiniz.Geçmediğini gördüm..Kolay mı öyle , kalbimi diyorum dilim dilim doğrarken ,kendi cesedimin başını okşarken gördüm..Ben gördüm diyorum.Canımın acımasını ,içimin tel tel kopuşunu.

Bir yılda bir ömürlük acıyı ,bir güne bin yıllık ağıdı, bir dakikaya dirhem dirhem ölümün çok kolay sığdığını gördüm.Siz nasıldınız matmazel ? Arkadaşlarınız misal ,sizin ağlamanıza , bu kadar yürümenize ,  hastane köşelerinde sürünmenize, dayanamayıp.Uzunca bir süre uyumanıza karar verdiler mi ?Ya da sizi görmezden geldiler mi ? Uyumak için avuçla ilaç içtiğimi yine de Allahın belası uykunun bana uğramadığını gördüm...Dünyanın en korkunç şeyinin insanlara güvenmek olduğunu gördüm..Siz peki ben mutfakta kahve yaparken , bunlarla nasıl başa çıkacağımı bilmeden kalbimi mengeneye sıkışırken yani mutlu muydunuz.Çok sevdikleriniz , yanınızda mıydı ? Mesela bir Cumartesi gecesi rakıya boğulup , gözünüzü açtığınızda Allah kahretsin , bu kadarı çok fazla derken.Biliyor muydunuz ? Bunca olanın ardından artık yaşanılmadığını.Bu olanların hepsinin gerçekten çok fazla olduğunu.Bilirsiniz işte İnsan ne olduğunu bile unuta biliyor bazen.Niye böyle çizgisi çektim evin orta yerine.Taş dile gelip hakkettiğinden çünkü cevabını küfür gibi yapıştırdı yüzüme.Biliyor musun matmazel böyle olsun hiç istemedim.Gururla bakıla bilir artık bana muhteşem bir insan oldum çünkü ; Göz yaşım kurudu ,astım krizlerim tam gaz devam  iyi misin dediklerinde susma hakkımı sonuna kadar kullanıyorum..Bıkmadın mı ? Sorusuna verilebilecek belki bin çeşit cevabım vardı.Hepsini unuttum.Tam cevap vermek isterken içimden bir ses susmam gerektiğini ısrarla tavsiye ediyor.Hiçbir soruya yeterince cevap veremiyorum..Geçenlerde bir adamın sözlerine şahit oldum.Olmasaydım belki kendimi şimdi olduğumdan çok daha iyi hissedebilirdim.''Yıllardır bekliyorum kızım ,hani bir gün biter mi ? diye bitmiyor biliyor musun dedi'' o an çok yorulduğumu hissettim.Ben bugün gördüklerimi evin hangi çekmecesine koyacağımı bilmeden uyandım sabahın kör vakti bir paket sigara bana mısın demedi.Oysa çoktan annemin yanına gitmiş olmalıydım..


14 Kasım 2011 Pazartesi

(*)

Kurduğunuz hayaller yalnızlığınızı ve içinizde ki boşluğu çoğaltmaya yarar sadece.Hiç birimiz ruhumuza hükmeden duyguları yeteri kadar tanımıyoruz. Buna rağmen her birimiz sadece kendi duygularımızın kölesiyiz.Sırf bu yüzden bile yaşamak hep bir başkası olmaya çalışmaktan geçiyor.Taktığımız maskeler sadece iç denizlerimiz de kaybolmamıza sebep.Her insanın kendine bile itiraf edemeyeceği sırları vardır. O yüzden kimse bana gerçeklerden bahsetmesin çünkü; yeryüzünde yaşayan hiç bir insanoğlu yeteri kadar samimi değildir

12 Kasım 2011 Cumartesi

ÇOCUK



Biliyor musun Jospi.İnsan bazen gördüğü biri karşısında içtiği sigaradan tutta  aldığı nefese kadar  her şeyden utanıyor.Burada bir çocuk var mesela ,aslında hiç çocukmuş gibi davranmayan bir çocuk..Her sabah hemen hemen aynı saatlerde karşılaşıyoruz dolmuş durağında ..Tuhaf değil mi ? insan kiminle ne zaman karşılaşacağını hiç bilmezken ,ben her sabah onun orda olacağını bilerek bekliyorum durakta .Elinden düşürmediği sigarası ,uykuyla uyanıklık arasında ve nereye gideceğini bilmeyen insanların yüzünde ki gibi bir ifadeyle bakıp duruyor etrafına .Belliki çok kızıyor bir şeylere .Yaşından beklenmicek kadar durgun bir surat ifadesiyle. Sanki Dünyanın bütün kötülükleri  birleşip onun omuzuna konmuş o bunun farkında ama sanki değil ''miş '' gibi ve sadece yaşlı insanlara özgü ciddi bir gülümsemesi var yüzünde.Tırnaklarının arası kirli ve emek verilmiş bir hayatın izlerini taşıyor. Bugün sabah yine karşılatık.Böyle insanlarla karşılaşınca içimde ki uçurtmanın ipi kopuyor.Bir anda tesbih tanesi gibi dağılıyor aklımdan fikrimden geçenler. Daha önce hiç konuşmamış olmamızın verdiği bir tedirginlikle 'günaydın ' dedi. Ben sadece bakıp gülümsedim. Hani bazı akşamların sabahlarında hep uyumak istersin ya ..Yani bıraksalar Dünyanın son gününe kadar uyumaktan başka bir şey yapmak gelmez ya içinden..İşte tam da öyle bir günün ardından tek kelime etmek gelmedi içimden.Ve ben  ona cevap veremediğim için bugün bir kez daha nefret ettim kendimden.Bir çocuğa bu kadar yük niye yüklenir ki jospi.? İnsan cevap vermeye utanıyor ,insan hem de çok utanıyor jospi. 

10 Kasım 2011 Perşembe

UYKU



Buralara kadar gelinmişse
gece kendini uyur
kendine küser eşya
kendi cinayetine kurbandır metal
söz kendini söylemiş, yorulmuşsa
yağmur kendi içine yağar
asfalt bir çılgınlığa yürür kendini,
buraya kadar gelinmişse
uyku bile kendini uyur.


17 Ekim 2011 Pazartesi

BUGÜN / BELKİM BİR KERTENKELEY(D) İM.




* Müziği dinlemeniz şiddetle tavsiye olunur..
* Bugün bir kazan çorbanın içine telefon düşürdüm..
* Mutluluktan uçmuyorum ama bugün hava gerçekten güzel
*Bugün hiç ummadığım anda ve hiç ummadığım birinden gelen telefon beni mutluluktan ağlattı.
 *Son olarak bu şiiri de günün posta kutuma düşen en güzel mesajı ..







Belkim bir kertenkeleydim
piç edilmiş bir yağmurun serini
bir güzelin çirkiniydim
çirkinlerin en güzeli
yeşil koşsa güneşlerin gölgesi
ben en hızlı yeşiliydim
kurbağa yarışlarında annemin

çatal matal kaç çataldım kimbilir
bin dereden bir kendimi getirdim
haydan gelip huya giden bir huysuz
heyheyler içinde bir heydim
belkim yedi belkim sekiz belaydım

düdük çalar hırsızlanmış polisler
ben korkudan üstlerime işerdim
üç yıldızlı bir albaydı gökyüzü
karşısında önüm açık gezerdim
ağzı bozuk meymenetsiz bir ozan
rus cenginde cağanozdum bir zaman

iki gözüm iki koltuk-eviydi
mavilerim bir miyobun koynunda
kendi düşen köyler kentler ağlamaz
sur dısında ben oturur ağlardım
ekmek diye bağrışırdı bebeler
elma derler ben ortaya çıkardım
ağıtlarla kutlanırdı İsa - doğdu Gecesi
fil dişinden bir kuleydim yıktım kendimi

bilmem hangi keloğlanın fesiydim
bir püskülsüz sümbülteber tohumu
fesleğenler yaprak dökmüş şerrimden
bir naraydım kimse bilmez nereden
ya yakından ya uçmaktan gelirdim
belkim ince belkim kalın bir sestim
belkilerin kol gezdiği saatta
belkim belki bile değildim


Can Yücel




15 Ekim 2011 Cumartesi

(*)



Düşünceler mükemmel, ancak davranışlar kusurludur.

Sindirilmesi zor kurallardan biri. Düşünceler zihinde doğar. Ve zihin şartları üç boyutlu dünyanınkinden farklıdır. Zihnin şartları mükemmel düşünceyi oluşturacak niteliklere sahiptir. Çünkü zihni sürekli genişleme gücüne sahiptir. Oysa üç boyutlu dünyayala kurduğun ilişki bedenin ve duygularınla sınırlıdır. Üçboyutlu dünya zihninin aksine daraltır ve davranışlarına kusurlar ekler. Zihinsel tasarıların ancak bir bölümü davranışlara yansıtıla bilinir. Davranış daima eksik kalacaktır. Bir insanı sevdiğini düşünmek, ona bunu söylemek  sarılmakla anlatılmayacak kadar mükemmeldir. Bir insanı öldürmek, ondan nefret ettiğini düşünmenin yanında daima kusurludur. Hiçbir davranış, düşüncenin gerçek tercümesi değildir.



Hangi okullardan mezun olduğunu, hangi evlerde yattığını bilmiyorum. Bir mesleğin var mı? Kaç çocuk sana ‘baba’ diyor? Aslında hiçbiriyle ilgilenmiyorum. Yine de nereye vardığını görmek, en kullandığın kelimeyi duymak, ağzındaki diş sayısını bilmek isterdim. Bir ayna ya da bir vitrin camında ne gördüğünü bana anlatmanı isterdim. Ama hiçbirini öğrenemeyeceğim. Belki de sadece bu beni üzüyor. Kim olduğunu bilmemek. Ancak önemli değil. Çünkü kim olursan ol, bana dönüşeceksin. Bittiğin an başlayacağım. Sana, yaratarak yok olmanın anlamını ezberleteceğim. Kendinle ve hayatınla vedalaş. Okuduklarını reddetmeye çalışsan bile belleğin sana ihanet edecektir. Gözlerinden girip zihninden çıkan her bilgi, sahip olduklarından birini yok edecek. Benimle savaşma. Çünkü kazanırsan kaybedersin.



HAKAN GÜNDAY / AZİL




14 Ekim 2011 Cuma

AMA BAZEN ÖYLE OLUYOR İŞTE


Sezen Aksu Kaybedenler 2009 Zamanla.Net Zmuzik.Net Zamanlanet


Merhaba Jospi,bazı sabahların akşamında o lanet olası uyku girmiyor insanın gözüne..Hani gözünü çıkarsan koysan ortada ki sehpanın üzerine yinede elden bir şey gelmiyor.Gecenin bir yarısı insan gözünü çıkarsa zaten ne işe yara ki.Benim gözlerim Jospi gördüklerinden çok utandı zamanında ,ulan bir kez akıllanmaz  mı insan hayat karşısında görecek bilecek ne var sanki sen de yaşana herkes gibi  bok mu var gecenin dördün de uyanıp müzik dinliyorsun derdi annem sağ olsaydı belki.Ya da içme şu zıkkımı yeter demeye yeltenirdi. İnsan gecenin dördün de niye uyanır ki Jospi.

Bak bugün, günlerden Cuma  insanlar bugün toplu halde tanrının karşısına geçip tutamayacakları bir sürü sözverecek ve kamyon dolusu yemin edecekler. Ben mesela yemin etmeyi sevmem Jospi.İnsanın ettiği hiç bir yemin tek bir günahını bile temizlemeye yetmez çünkü.Çok yoksun bırakıldık zamanında derdim ben çıksam karşısına ..Hani yoksulluk çok dert değil de bunca yoksun bırakılmak hak mı ? şimdi.. İnsan gecenin dördün de niye uyanır ki Jospi ? Lanet olası Dünyada herkes mışıl mışıl sevdiğinin koynunda uyuyup ,uyanık olanlarda bir ton yemin ederken ben gözümü çıkarıp koysam şu ortada ki sehpanın üzerine üstüne alınan çıkmaz yani.Ama bazen öyle oluyor işte.Gözümü çıkarıp al bundan başka bir şeyim yok diyesim geliyor.Daha fazlasını da bekleme benden.

Gün ışımaya başladı  yavaş yavaş .Sabah kaldığımız yerden devam ederiz yaşıyormuş gibi yapmaya. En iyi yaptığımız şey nasılsa.Önce yüzümüze kocaman bir gülümseme iliştiririz yaşıyor sanırlar.Hani niye isyan ediyorsun diyorlar ya neyse .Zaten benim dışımda ki herkes yaşadığıma inanıyor. Hiçbir şeye şaşırmayan  beynim bir tek hala nasıl yaşadığına  şaşırıyor.İnsan gecenin dördünde niye uyanır  lan Jospi.?