14 Temmuz 2011 Perşembe

(*)

Sözler insanın ağzının içinde birikince yanaklardan boyna doğru sancılı bir kasılma olur. Bak mesela, ağlamamaya çalışırken de böyle olur. Hani sanki biri çene kemiklerini aşağıya doğru çekiyormuş gibi... Söylemedikleri nerede birikir insanın? Kalbin arkasındaki gizli, dipsiz bir kutuda mı? Söylenmeye söylenmeye kıkırdaklaşıp, sonra da kemik haline gelir mi çok bekletilirse sözler? O yüzden mi, sanki kemiği yerinden söker gibi bir acı verir uzun zaman söylenmeyip de günün birinde ağzı parçalayarak çıkan sözler?

 

E.T

4 yorum:

nil dedi ki...

bazen de hafifletir zaman onları, törpüler, öyle ki gün gelir, artık duyulsun bile istenmezler.

Adsız dedi ki...

o içinde kalan sözleri çıkar dışarı özgürce, bak gör nasıl da rahatlayacak ruhun canım ...

ful yaprakları

tutsak dedi ki...

Ya anında söylemeli, ya da affetmelisin sevgili Ateşböceği.
Söylemeyip birikenler kemikleşmez belki ama bizi hasta ederler. Affedemediklerimiz belki de kendi kusurlarımızdır. Yoksa neden karşımıza çıkarılsınlar ki?
Sevgi ile kal

beenmaya dedi ki...

ben de sevgili tutsak'a katılıyorum sanırım. her şeyin bir vakti vardır ne de olsa. eğer zamanında çıkmamışsa o sözler içindeyken seni ve dışına çıktığında da etrafındakileri zehirlemekten başka ne işe yarar ki?