19 Temmuz 2010 Pazartesi

MEKTUPLAR / SANCI




Mideme saplanan bir sancıydı beni koşar adım balkona atan acı .. Dostum her günde gece de yüreğimin sancısını artık kalbim diğer organlarıma devrediyor saçma gelecek sana belki ama ben kalbimin ağrıdığını düşünürken midemin acısıyla sıçrıyorum artık uykularımdan ..Dilimin ucunda hoş olmayan bir tat ve acının geçmesini dileyen ,sancılı bir bekleyiş ..


Balkonun bir köşesine sinmiş ..Dalgın dalgın sokağı seyrederken .. Gözümü devirip çocukluktan kalma bir oyun oynamak geldi içimden ve bunun heycanıyla başladım geçen arabaların renklerini tahmin etmeye ..Bu tıpkı radyoda çıkacak şarkıya dilek tutmak gibi bir şey .. Hani geçen arabanın rengini doğru tahmin edersem tutuğum dileğin olacağını yada o an aklımdan kim geçiyorsa onunda beni düşündüğünü hissetmek anlık bir şey de olsa gülümsetmeye yetiyor beni...

Uzunca bir zaman öylece oturuyorum balkonda ,sonra oyundan da sıkılıyorum kararsız balık gibiyim o kıyıdan bir diğerine sürüklenip duruyorum. Bu sefer kaleme kağıda sarılımak geçiyor içimden şaşırma ben eski kafalının tekiyim teknolojiyle aram pek iyi değil anlayacağın hala kalem ile kağıdın dansından büyük bir keyif alıyorum . Gün geliyor sayfalarca yazıyorum hiç durmadan gün geliyor tek kelime bile çıkmıyor ne dilimden ne kalemimimden ama bugün öyle olmadı kelimeliri üst üste koyup hayatım da iz birakan adamları kadınları bir bir öldürüyorum . Bu bir hayli zor oluyor , zaten kolay olmasını bende beklemiyorum. Düşünüyorum sürekli ve birden midemde ki sancı sırtıma vuruyor bu sefer ki kalp ağrısından değil sandalyede fazla oturmaktan galiba az doğruluyorum yerimden sonra aklımadan kitaplığa gidip arabalarla yaptığım oyuna benzer bir oyun oynamak geçiyor dedim ya ben kararsız bir balığım. Bu sefer ki durağım uçsuz bucaksız bir deniz .

Koşar adım kitaplığa gidiyorum. Gözlerimi kapatıp elimi kitapların üstünde gezdiriyorum içlerinden bir tanesini çekiyorum ve rastgele bir sayfasını açıp başlıyorum okumaya yazar diyor ki''(*)İnsan en çok kendine yalan söyler. Gördüğü için yapar bunu .Taşı ,toprağı,yağmuru baharı,anne babasını,aşkları ve ayrılıkları,can sıkıntısını ve çaresizliği, savaşı ve barışı ,kahkaları ve gözyaşlarını,doğumları ve ölümleri ,şu yalan dünyayı ve adına yaşam denen bu muhteşem rüyayı görüp acı çeker ve yalan söyler .Ne sorsa yalan olur yanıtı ''Niye ?'' diye sorduğunda yalan söylemezse 'Bütün bunlar niye var ?' diye sorar ve dayanamaz bu sorunun acısına .Her şeyi ama her şeyi unutmak için yalan söyler kendine ve kendi yalanına inanır .''Durup derin bir nefes çekiyorum sigaramdan ardından bir dilek tutuyorum ve bir sayfa daha seçip okumaya başlıyorum bu defa şöyle yazıyor(* )''o kadar çok ,o kadar çok şeyi unuttum ki ,ölsemde unutamam diyeceğim ne kaldı elimde ,emin değilim .Ve şimdi acı veren bu aslında '..Kitabı kapatıyorum bu kadar oyun yeterli dediğim anda aslında hiç bir şeyein yeterli olmadığına karar veriyorum bunu düşünürken birden kalbimin sızladığını hissediyorum herşeye rağmen unutmak ve uyumak üzere yatağın yolunu tutuyorum mimdemde ki sancıyı ,sırtımda ki ağrıyı ve kalbimde ki sızıyıda yanıma alarak..



İşte böyle dostum kararsız bir balık gibi karaya çarpa çarpa , ağır aksak ve sancılı günler geçiriyorum ....!!!Biliyorumusun acıdan kurtulmak için günlerce uyuya bilirim ve uyandığımda başka bir zamanda her şeyin değişmiş olması umuduyla sessiz sedasız yaşarım ....!!!





Devam edecek
( *)İclal AYDIN /Kağıt Kesikleri

6 yorum:

Evren dedi ki...

yüreklerde geçmiş zaman kesiklerin izleri, yaşama bir bıçak gibi saplanan anıların kendi hatırlatma uğraşı, iyiym sanıp da uyandığın bir sabahın bitmeyen bir güne saplanıp kalışı, durağan bir gözyaşının gözbebeğindeki ağırlığı...
günler sancılı, günler umutsuz, günler ağır...
söylesene böyle giderse bu kalp daha ne kadar dayanır.
bence, yarın aç pencereni, biliyorum gülümsemek sana çok yakışır. bir kere de olan biten herşeye inat, gülümse sen güneşe, bu sabah da doğuyor işte benden bağımsız diye.
belli mi o zaman yaşam yenik yenik düşer gülüşüne ve akar gider mesela gözyaşın, sabah yepyeni bir heyecana bırakır kendini. kesiklerin bir dövme misali anlatırlar kişiliğini, anılar yenileriyle yer değiştirme istekli olurlar belki ve belki de çok daha güzelleriyle.
yarını bekleme bu sabah aç pencereni, bu yazı yazılalı epey oldu, belki de bugündür yenilenme vakti.

sevgiyle...

Elif Gizem dedi ki...

Sanırım kitabı alacağım...

Ateş Böceği dedi ki...

evren : o gün bugündür belki evet :)

Ateş Böceği dedi ki...

Elif Gizem : almalısın bence güzel ..

Adsız dedi ki...

bende bu oyunu oymuyorum.şansıma ipek ongunun bir pırltıdır yaşamak kitabı çıktı.yazıyorum :)

tatlı özgürlüklere karşın pek çok sorumluluk yükleneceksiniz.bütün ev işleri artık sizin üzerinizde.,ayrıca dışarı işleri de var.faturalar,alışveriş,gerekli evrakların düzenlenmesi v.b.

bir de özgürlük konusuna bir açıklık getirmek gerek.kendi koyduğunuz kurallar sizi yansıtacağından ,bu sonsuz bir özgürlük anlamına gelmiyor.

güvenliğinizi artık siz düşüneceksiniz.ona göre girip çıkacaksınız evinize.oturduğunuz çevre ve apartman sakinlerince kabul edilir olmak istiyorsanız,davranışlarını da ona göre ayarlayacaksınız.yalnız başınıza ya da bir arkadaşınızla birlikte yaşadığınızdan saygınlığınıza daha bir dikkat etmeniz gerek.sizi koruyup kollayacak anne babanız olmadığına göre,bu görev de size düşüyor.hem onurunuz hem güvenliğiniz açısından.

ne çok sorumluluk değil mi?Eee, kim demiş özgürlüğün bedeli yok diye.ama yine de siz,tüm bu sorumlulukları yüklenerek kendi evinizde oturma kararını aldınız,aileniz de onayladı.

Adsız dedi ki...

Bu çok güzel bir mim olabilir.başka bir mim de vardı.blog listenizden ilk üç sıradaki bloglardan giriyorsunuz ve en son yazısını kopyalıyorsunuz gibiydi aklımada kalmış.ne güzel böyle mimler.belki de siz başlatırsınız.hatırlatması benden:))))